Ana içeriğe atla

THE BANSHEES OF INISHERIN: AYRILIK, BİREYSELLEŞME VE SINIRLAR ÜZERİNE

 




2022 yılında seyircilerle buluşan Martin McDonagh'ın yönettiği ve bizi duygudan duyguya sürüklemeye yemin etmiş yapısıyla "The Banshees of Inisherin", seyricinin 'ne düşünmesi gerektiği' haline adeta balyozla bir darbe indiriyor.

Artık Senden Hoşlanmıyorum

Film bu cümleyle başlıyor. Yedikleri içtikleri ayrı gitmeyen, her günlerini birlikte geçiren iki arkadaş Colm ve Padraic'in arkadaşlıklarının bir yıkım süreci de diyebiliriz. Her zamanki bir güne uyandığını düşünen Colm, Padraic'in onunla arkadaşlığını bitirmek istemesiyle tamamen sarsılıyor. Bildiği tüm gerçekliği, hayatını kurgulayış ve algılayış biçimi bir anda karanlığa gömülüyor ve Colm önünü göremez oluyor. Şimdi ne yapacak?


Bir süre bunun geçici bir durum olduğunu ve bir noktada eskisi gibi arkadaşlıklarını sürdüreceklerini düşünen Colm, inkar aşamasında buluyor kendisini. İnkar, yasın beş evresinden ilki. Yas ise yalnızca ölüm değil, ayrılıkların da bir parçası. Bu noktada Colm, Padraic ile olan ayrılığını inkar etmekle başlıyor. Padraic'in yanına gitmeye çalışıyor, küslüklerinin geçici olduğuna inanarak onunla sohbet etmeye çabalıyor. Ancak tüm girişimleri karşılıksız kalıyor ve üstüne üstlük Padraic'in öfkesiyle karşılaşıyor. Yas süreci olaylar ilerledikçe yerini öfkeye, pazarlığa, depresyona ve tam olarak emin olamadığımız kabullenmeye bırakıyor. 

Padraic'in öfkesi ise Colm'un bir sonraki konuşma girişiminde el parmaklarından birini keseceğini söylemesiyle arşa çıkıyor. Bu söylevi oldukça sert ve gerçek dışı bulan Colm ise konuşma girişimlerini devam ettiriyor ancak girişiminin Padraic'in parmaklarından birini kesmesiyle sonuçlanması hikayeyi sert bir viraja sokuyor. 

Padraic artık gerçekten Colm'dan hoşlanmıyor...

Ayrışma ve Bireyleşme

Filmde gördüğümüz birçok karakter aslında kendi bireyleşme hikayelerini yaşıyor ya da buna mecbur bırakılıyor. Issız bir adada küçücük bir yerleşim yerinde yaşayan bu insanlar öteki tarafandan gelen bomba sesleri ile son derece rutine bağlanmış ve herkesin birbirini tanıdığı bir hayat sürdürüyorlar. Bol dedikodulu, tüm erkeklerin tek bir barda her akşam toplandığı bu yerde toplu halde yaşama, yeme-içme ve eğlenme herkesin alışık olduğu bir yaşam biçimi. Buna karşın Padraic'in baş kaldırışı hikayeyi bambaşka bir noktaya sürüklüyor; o, yalnız kalmak istiyor. Hatta yalnızlığına sahip olabilmek için şiddetli bir savaş başlatmaya hazır. Colm ise bu ayrılığa ve birey olarak düşünmeye, durmaya, yaşamını sürdürmeye hazır değil. O yine her günki saatinde arkadaşını alıp bara gidip havadan sudan konuşmak ve gününü geçirmek istiyor. Padraic ise müziğe odaklanmaya, yalnız vakit geçirmeye ve kafasını dinlemeye kararlı. 


Colm'un ablası Siobhan da bireyselleşme yolculuğu için hazırlık yapar bir halde görünüyor bize. O adadan, insanlardan, dedikodulardan ve kapana kısılmış hissettiği düzenden sıyrılmak istiyor; kendi yolunu çizmek. Bu elbette cesaret isteyen, düşünmesi gereken ve bir yandan da kardeşini geride bırakacağı bir seçim. Siobhan bu seçimle birlikte yaşayacaklarını enine boyuna düşünmeye çalışıyor. Unutmamak gerekir ki her seçim beraberinde geride bıraktığımız diğer ihtimalleri ve sonucunda yaşayacağımız içinde sürprizleri de barındırabilen sonuçları getiriyor. 


Filme sık sık karşımıza çıkan diğerlerinin arasında gölgede kalan ancak film ilerledikçe performansıyla akıllara kazınan Dominic ise gaddar babasından ayrışmaya çalışıyor. Bunu ise bir umut ışığı gördüğü Colm'un ablası olan Siobhan'a aşkını ilan ederek ve bir gelecekleri olup olmadığını sorarak yapmaya çalışıyor. Dominic'e dair buradan sonrasını yazının başka bir bölümünde daha detaylı inceleyeceğiz, sabırlı olun :)

Sınır Çizmek

Bir ilişkide bir şeylerin ters gittiğini fark ettiğinizde bir noktada "dur" demek için sınır çizmeye çalıştığınız ya da en azından bunu düşlediğiniz bir anı düşünün. Kimilerimiz için bu kolay olurken kimilerimiz içinse bu bir çeşit işkenceye dönüşebiliyor...

Burada iki bakış açımız var. Birincisi kişinin kendisinin sınırları çizmek konusunda yaşadığı zorluk; ikinicisi ise karşı tarafın bu sınırları görüp kabul etmesi konusunda yaşadığı zorluk. İlki için baktığımızda Siobhan bunu uzun yıllar yapamamış ya da bir şekilde buna fırsatı olmamış gibi görünüyor. İkinicisi ise Padraic'in yaşadığı durum. Sınırı çizmek konusunda en ufak tereddütü yok ve bunu çok keskin bir yerden gerçekleştiriyor. Colm ise bu sınırları tanımamak konusunda oldukça ısrarlı. Elbette burada bunun "bir anda" oluşunun etkisini göz ardı etmemek gerekir. Ancak durum öyle bir boyuta geliyor ki, bu bir savaşa dönüşüyor. -DİKKAT SPOILER İÇERİR!- Öyle ki Colm "Madem öyle o zaman evini yakarım" noktasına kadar geliyor. Padraic de bundan aşağı kalmıyor bu arada tabii, ikisi de birbirini tüketene kadar sürdürüyor bu savaşı. 



Filmin sonunda ise geldikleri noktada Padraic savaşından vazgeçmemiş ve sınırlarını korumuşken Colm buna razı geliyor diye mi düşündünüz? Öyleyse biraz yanılmış olabilirsiniz.  -DİKKAT SPOILER İÇERİR!- Çünkü Colm da bu süreçte değişiyor. Arkadaşlığı biterken bir taraftan ablası evi terk ederek başka bir yere gidiyor. Çok sevdiği eşeği ölüyor. Herkes gidiyor ve o kalıyor geriye. Belki de bazen kendimizle kalabilmenin yolu her şeyi kaybetmekten, onlardan uzaklaşmaktan geçiyor olabilir. Her şeyin gürültüsü kendi sesimizi duyulmaz kılıyordur belki de.

Yakından Bakarsak Görür Müyüz?

Dominic ile ilgili kısıma bu bölümde devam ediyorum. Dominic film için belirttiğim üzere gölgede kalıyor-muş gibi görünen ama sonunda bizi far görmüş tavşana çeviren bir karakter. Aslında Dominic bir sembol. Dibinde durunca göremediklerimizin, anlamaya çalışmadıklarımızın, apaçık ortada dururken kafamızı çevirdiklerimizin bir yansıması. 


İnsan her gün önünden geçtiği şeye ne kadar bakar? Onu gerçekten ne kadar görür? Dominic görülmeyeni temsil ediyor. Tertemiz kalbi ve tüm şeffaflığı ile ortalarda dolanırken, babası tarafından istismara uğruyor, herkesçe yarım akıllı görülüp yarım ağız seviliyordu. Siobhan'a aşkını ilan etttiğinde Siobhan'dan bunun mümkün olmadığı yanıtı aldıktan sonra da bir süre görmedik onu. Görmedik diyorum çünkü kimse onu merak etmedi de. Seyirci olarak biz de onu bir yanıyla unuttuk. -DİKKAT SPOILER İÇERİR!- Suyun üzerinde yüzen ölü bedenini gördüğümüzde ise görmediğimiz her şeyi bize tüm sertliği ile gördük. 

Nasıl oldu da anlamadık...

Yaşamın Sembolleri

Bu filmi bir hikaye izlemek olarak düşünürseniz fena halde hüsrana uğrama ihtimaliniz var. Film yaşamda hem kendimizle hem de ilişkilerimizle ilgili yaşadıklarımızın birer sembolü niteliğinde. Muhteşem renkler, oyunculuklar ve sürprizli yanlarıyla bu film sizi düşünmeye ve derinlere dalmaya itecek. Bu fikir cazip geldiyse iyi seyirler dilerim!

Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle :)

Fragman için: https://www.youtube.com/watch?v=uRu3zLOJN2c

                                                                                                                                                    Su Demirkol


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İLK VE SON: 2. SEZON İNCELEME

    Yayınlanan ilk sezonuyla seyirciyi etki altına alan İlk ve Son dizisi 2024 yılında ikinci sezonu ile seyircisiyle buluştu.  Sonradan fark ettiğimiz üzere aslında ilk sezonda ikinci sezona göz kırpan bir sahneye yer verilmişti. Ayta Sözeri'nin hayat verdiği karakter  “Cihan’ın da bir Nilüfer’i vardı. Deli gibi aşıklardı. Gerçi hala aşıklar. Böyle oturup konuşamadıkları için vedalaşamadılar da." diyerek 2. sezona göz kırpmıştı.  Üstelik hayat onları birkaç biçimde kesiştirmiş ama birleştirmemişti.  Evden kaçan Colombo'nun Co olarak devam ettiği ikinci evi Nilüfer ve Cihan'ın eviydi... Bir kavga sonrası ayrı yollardan gittiklerinde Nilüfer'in otobüs beklediği durakta Deniz de o durakta Barış ile kavgaları sonrası oturuyordu.  Cihan ve Nilüfer'in Kesişen Yolları Cihan ve Nilüfer bir yaz mevsiminde tanışmış, birbirlerine sırılsıklam aşık olmuş bir çiftimiz. Birlikte çok eğlenen, dans eden ve gülen bu çiftimiz bir de içlerinde karanlık yanlar taşıyorlar...

TERAPİST DİZİ İNCELEMESİ

Gain platformunda 1 Ocak 2021 tarihinde yayınlanmış Terapist dizisi benim radarıma ancak sosyal medyadaki kesitlerini gördüğümde girdi :) Ben de geç olsun güç olmasın diyerek dizinin analizini yapmak üzere karşınızdayım! Şimdiden uyarıyorum; bol bol spoiler içerir :)  Öncelikle diziyi ve dizinin yapısını çok beğendiğimi söyleyerek başlamak isterim. 10-20 dk arasında süren ve 7 bölümden oluşan dizi, yapısı ve senrayosu itibariyle de oldukça sürükleyici. Yani vaktiniz de varsa çok rahat bir oturuşta bitirirsiniz. Tamamı yaklaşık bir film süresi kadar. Grup Terapisi Dizi bir grup terapisi seansı ile açılışını yapıyor. Terapistimiz Çetin Bey ve beş benzemez diyebileceğim beş danışanı ile. Burada beş benzemez dememin aslında altı çizilmesi gereken bir yanı var. Çünkü grup terapileri daha homojenik bir yapıda tasarlanır ve ortak bir durumun etrafına örülür. Örneğin ismini sıkça duyduğumuz "Adsız Alkolikler" grubu veya kanser hastaları için tasarlanmış grup terapileri gibi.  Fakat ...

SOUL FİLM İNCELEMESİ; YAŞAM YAŞAMAYA DEĞER Mİ?

        Bu yazımda 2020 yapımı ve 2021 Oscar Ödülleri’nin “En İyi Animasyon” kategorisinin kazananı Soul’dan ve buradan hareketle girmek istediğim kendini anlama meselesinden bahsedeceğim sizlere. Şimdiden uyarayım, yazı spoiler içerir  😊       Öncelikle filmle ilgili bazı bilgiler vererek başlamak istiyorum. Baş karakterin ve karakterlerin neredeyse hepsinin siyahi insanlardan oluşması bugüne kadar animasyon dünyasındaki beyaz ırk egemenliğini ortadan kaldırarak ırkçı duruşu yıktı. Her yaştan insanın kendine göre yorumlayıp ilham alabileceği bir film olsa da daha çok yetişkinlere hitap eden bir film olmuş. Gelelim içeriğe…       Joe Gardner, bir müzik öğretmeni. Aynı zamanda delicesine bir caz tutkunu. Fakat bu tutkusunu yeşertebileceği bir fırsatı bir türlü yakalayamamış ve hep bu hayalle yaşamakta. Yarı zamanlı çalıştığı okulda tam zamanlı kadro ve caz seçmelerine katılmak arasındaki yol ayrımında kahramanımız seçimini yapı...