Yayınlanan ilk sezonuyla seyirciyi etki altına alan İlk ve Son dizisi 2024 yılında ikinci sezonu ile seyircisiyle buluştu.
Sonradan fark ettiğimiz üzere aslında ilk sezonda ikinci sezona göz kırpan bir sahneye yer verilmişti. Ayta Sözeri'nin hayat verdiği karakter “Cihan’ın da bir Nilüfer’i vardı. Deli gibi aşıklardı. Gerçi hala aşıklar. Böyle oturup konuşamadıkları için vedalaşamadılar da." diyerek 2. sezona göz kırpmıştı.
Üstelik hayat onları birkaç biçimde kesiştirmiş ama birleştirmemişti. Evden kaçan Colombo'nun Co olarak devam ettiği ikinci evi Nilüfer ve Cihan'ın eviydi... Bir kavga sonrası ayrı yollardan gittiklerinde Nilüfer'in otobüs beklediği durakta Deniz de o durakta Barış ile kavgaları sonrası oturuyordu.
Cihan ve Nilüfer'in Kesişen Yolları
Cihan ve Nilüfer bir yaz mevsiminde tanışmış, birbirlerine sırılsıklam aşık olmuş bir çiftimiz. Birlikte çok eğlenen, dans eden ve gülen bu çiftimiz bir de içlerinde karanlık yanlar taşıyorlar. Hepimizin bir biçimde bir miktarda taşıdığı karanlık yanlar gibi.
Cihan umarsız, savurgan, öfkeli ve bağımlı iken; Nilüfer kontrolcü, tutunan ve sakin-miş gibi görünen bir karakter. İkisini birleştiren şey ise eksik kalan yanlarının bir diğeriyle tamamlanıyor gibi hissettirmesi. Nilüfer her şeyi kontrol etmeye çalışan haline karşılık Cihan'ın dağıtabilen yanıyla; Cihan ise Nilüfer'in toplayan, sakinleştiren yanıyla biraz olsun nefes aldığını hissediyor.
Oysa hatırlamak gerek ki, ilişkiler birinin diğerinin eksiklerini kapattığı, boşluklarını doldurduğu ve yaralarını sardığı bir şey değil. Yavaş yavaş yükselen mırıltılarınızı duyuyor gibiyim :) Yaralarımızı sarmasında ne var ki? diye sorduğunuzu da duyar gibiyim...
Gelin biraz daha hikayeye dalalım ve size hikayede gezinirken anlatayım.
Bir Bavul Gibi Sürüklediğimiz Geçmişimiz
Cihan eşinin hasta olduğunu düşünüp yıllarca onu hastane hastane gezdiren, muhafazakar ve sert bir baba ile baskı ve şiddete karşı boyun eğip bir biçimde ailesini bir arada tutmaya çalışan ve duygularını saklayan bir anne babanın iki çocuğundan küçüğü. Cihan'ın bir de ablası var. Aileden kopuk bu iki çocuk hayatlarında oradan oraya sürüklenen bir halde yaşamakta. Cihan bir yazar olmaya çalışırken ablası da daha çok günü kurtaran ve "eğlenemeye bakan" bir halde kendi yaralarına temas etmekten kaçmaktalar.
Nilüfer ise baskıcı ve zorlayıcı bir anne ile maddi olarak annesinden daha düşük gelirli, maceracı ve umarsız diye addedilen ve intihar etmiş bir babanın kızı. Annesi ve onun ailesinin zenginliği ve gücü altında ezilirken bir yandan da kendisine çok yakın hissettiği ve çok sevdiği babasının kaybının acısını taşıyor içinde.
Birbirlerini ve hikayelerini bilmeden birbirine tutulan bu çiftimiz aslında arkalarında koca bir geçmiş bavuluyla aynı evin içine saçılıyorlar. Ortalık da biraz burada karışıyor işte...
Herkes Kendi Savaşının Galibi Olmaya Çalışırsa
Nilüfer'in annesi Cihan'ı vefat eden eşine benzetiyor ve "sonun benim gibi mi olsun" minvalinde cümlelerle Nilüfer'i vazgeçirmeye çalışıyor. Nilüfer ise annesinin baskılarından ve insanları aşağılamalarından bıkmış olacak ki Cihan'la olmak bir biçimde annesine isyan bayraklarını çekmek gibi bir şeydi onun için.
Cihan'ın ise hayat içinde nereye yerleşeceğini bilemeyen, köklenemeyen, bulunduğu yere sığamayan bir hal içinde evlilik kararı alması pek anlamlı gibi gelmese de isyankar ve herkesin tersine giden yanıyla Nilüfer'in annesi ve bir baltaya sap olamayacağını düşünen babasına inat evlenme kararı alıyor.
Buradan sonrası kar topu misali yuvarlandıkça büyüyen ve içinden çıkılamaz hale gelen sorunlar yumağını izlemeye başlıyoruz.
İşinde başarılı olmaya çalışan ve eve maddi getiri sağlayan Nilüfer ile evde durup kızları Elif'e bakan ve bir yandan da varoluş sancıları çeken Cihan'ın gittikçe şiddetlenen öfkelerine şahit oluyoruz. Nilüfer annesine benzemek istemedikçe annesine benziyor; Cihan babasına inat kurmaya çalıştığı hayatın altında eziliyor. Bir yandan da ilişkilerini sür(ün)dürmeye çalışıyorlar...
Hikayenin İçine Yerleştirilmiş Psikolojik Tahliller
İlk sezonda psikolog yorumları eşliğinde de izleyebileceğiniz bu dizi bu sezon bölümlerin içine yerleştirdikleri bazı karakterlerin sekansları ile bize yorumlarını sunmuş.
Nilüfer, yazar olmaya çalışan Cihan'ın yazısını Cihan'dan izinsiz dayısına gönderiyor ve ardından hep birlikte bir yemeğe gidiyorlar. Yazıya dair yorumu merak ettiklerinde dayısı kendisine gelen maili okumaya başlıyor. Dizinin bu noktası Cihan'ı ve Nilüfer ile olan ilişkisini daha iyi anlayabilmemiz için bize bir kapı aralıyor.
"...Kahramanımız çocukluğundan beri değersizlik hissiyle büyümüş. Bunu da anlayıp satın alıyorum. Ama sırf kendini değersiz hissettiği için aklına her eseni yapabilme özgürlüğü olduğunu zanneden bu adamı anlayamıyorum. Onun için üzülemiyorum, onu umursayamıyorum. 'Zavallı adam çocukluğunda neler çekmiş.' demek yerine 'Bu döngüyü kırmak için ne aksiyon alıyorsun?' diye sormak geliyor içimden. Ama cevap maalesef belli. Koca bir hiç. Kahramanımız hiçbir şey yapmadığı gibi travmalarını bir mağduriyet bileti gibi kullanıp çevresindeki herkesi kendisi gibi değersiz hissettirmeye çalışıyor. Bunu yaparken de hala arsızca kendisine ayrıcalıklı davranılmasını bekliyor. ...Nedense terk edilme ya da kaybetme korkusuyla büyümüş sözüm ona bu güçlü kadın tipi hayatına giren bu adamı her seferinde yaralı şifacı gibi iyileştirmeye çalışıp... bu ilişki biçimini acizce aşk zannediyor. ...kahramanımız her öykünün sonunda ya ölümü ya ansızın ortadan kaybolmayı ya da çekip gitmeyi tercih ediyor..."
şeklinde yazılmış bu mail Cihan ve Nilüfer arasında gözle görülür bir gerilim yaratıyor.
Cihan kendi travmlarına, yaralı yanlarına, duygularına ve arzularına sahip çıkamıyor. Sahip çıkamadığı gibi yaşadığı zorlukların yükünü etrafındaki insanlara taşıtmaya çalışıyor. Derlemeye, toplamaya ve tutmaya alışkın Nilüfer ise onun için biçilmiş bir kaftan. Nilüfer ise hayata tutunamamış babasının bir yansımasını gördüğü Cihan'ı kurtarmaya ve annesinin döngüsünü kırmaya çalışıyor.
İlişkide Uyum Nedir?
Burada puzzle parçaları ne kadar uyumlu değil mi? Peki bu doyumlu bir ilişki için yeterli mi? Uyumdan kast ettiğimiz tam olarak nedir? Biraz bu sorulara dair düşünmenizi isterim sevgili okuyucular :)
İlişkilerde uyumlu bir çift olmak, benzer ya da birbirini tamamlayan yaralara sahip olmak bir ilişkinin doyumlu ve derinlikli olmasını sağlamaz. İlişkide iki kişinin birlikte yetiştirip büyüttüğü "biz" kavramı her iki tarafın kendisiyle olan ilişkisinden beslenir. Eğer iki taraf da veya iki taraftan biri kendisiyle olan ilişkisinde sorunlar varsa, bu inşa ettikleri biz'i de etkileyecektir.
Cihan travmalarla büyüdüğü çocukluğuna, babası ve annesi ile ilgili duygularına, ablasının kaybına, yas sürecine bakmadığı; Nilüfer annesiyle olan gelgitli ilişkisine, babasının kaybına dair duygularına ve hayat karşı kontrolcü tutumuna temas etmediği sürece ilişkilerini beslemeleri pek mümkün görünmüyor...
Bana Beni Geri Ver
Bir noktada yollarını ayıran çiftimizin kendi içlerinde iyileşmeye başladıklarını görüyoruz. Nilüfer kızı ile ilişkisinde daha az kontrol eden bir taraftan keyfini çıkaran, oyuna katılan bir yere evrilirken Cihan ise madde bağımlılığından kurtularak kendine farklı bir yön çiziyor.
Bu süreçte bir sofrada karşılaşan çiftin masanın iki ucunda oturduğunu görüyoruz. Tıpkı en başında olduğu gibi. Zihnen masanın iki ayrı ucunda birbirlerini duymaya ve anlamaya çalışan ama bir türlü birbirlerine gerçekten temas edemeyen o zamanlar gibi...
O zaman bu yazıyı da dizide de yer alan bir şarkıya bitirelim...
Bana beni geri ver
Bir şansım olsun
Başka yer başka zaman
Yorumlar
Yorum Gönder